Kazım Ünal, Mehmet Ünal ve Naz Ünal ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Askeri kara araçlarına yönelik olarak üretim ve testlerini gerçekleştirdiği sayısız parça ile öne çıkan Menatek, bugün kendisini, sektördeki ana yükleniciler ve parça imalatçıları arasında bir köprü şeklinde konumlandırıyor. İmalatçıların iş potansiyelini arttıran firma, ana yüklenicilerin de tedarik zinciri yönetim yükünü üstleniyor. Gelişim sürecinde parça üretiminin yanı sıra ürünleşmeye de yönelen firmanın dünü, bugünü ve yarınları hakkında; Menatek Genel Müdürü Kazım Ünal, Yönetici Ortağı Mehmet Ünal ile İş Geliştirme ve Strateji Direktörü Naz Ünal’dan bilgi aldık.
MSI Dergisi: Kazım Bey, Menatek, kuruluşundan bugüne önemli değişiklikler geçirmiş ve birçok özelliği ile Türk savunma ve havacılık sanayisindeki alt yüklenicilerden ayrılan bir firma olarak öne çıkıyor. Menatek’in kuruluş hikâyesini, bir de sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz?
Kazım ÜNAL: Ben, işini ve mesleğini çok seven, işine karşı sorumluluk sahibi, işinden heyecan duyan, bu heyecanını da karşısındakilere aktarabilen ve ekip ruhu ile güzel şeyler başarmak isteyen bir insanım. Bu bakış açısı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı (K.K.K.lığı)’nın bakım kuruluşlarında yıllarca görev yaptım. Bu süreçte, mühendislik eğitimim, sürekli temas hâlinde olduğum yurt dışı kaynaklı tedarikçiler ve her gün üzerinde çalıştığım yedek parçaların da etkisiyle paletli veya tekerlekli bir kara aracını oluşturan alt sistemler hakkında, çok büyük bir bilgi birikimi elde ettim. Bu bilgi birikimi ve mesleki heyecanım, bir süre sonra beni farklı bir arayışa yönlendirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nden emekli olarak, 1997 yılında Menatek’i kurdum.
Menatek’te ilk başlarda, yabancı savunma sanayisi firmalarının Türkiye’deki temsilciliğini yaparak çeşitli ihalelerde görev aldık. Ardından, 2000’li yılların başlarında, Türkiye’deki politikanın hazır alımlardan, yerli ve milli sistemler üretimine dönmesi ile birlikte, yurt içindeki çeşitli imalatçılarla birlikte çalışarak TSK için yedek parçalar üretmeye başladık. Herkesin benzer işler yaptığı bir sektörde fark yaratabilmek adına da kısa bir süre sonra, yurt dışına açılmaya karar verdik. Bu esnada, ABD’den bir firma ile tanıştık ve bu firma üzerinden, Amerikan Ordusu için, Türkiye’de çeşitli parçalar ürettik. Bir süre sonra, yine ABD’ye, bu sefer kendi ana yükleniciliğimizde çeşitli alt sistemler satmaya başladık ve Menatek’in bugünkü yapısı şekillenmeye başladı.
2018’de %100 Büyüme
MSI Dergisi: Peki Menatek bugün nasıl bir firma konumuna erişti? Ne gibi faaliyetler yürütüyor?
Naz ÜNAL: Menatek, ilk başlarda sadece mevcut tasarımlar üzerinden, alt yüklenicileri vasıtasıyla parça üretimi yapan bir firmayken bugün bunun yanına, kendi özgün ürünlerini ve amaca özel tezgâh üretim kabiliyetini de ekledi. Müşterisinden ürün gereksinimlerini alan, bunun ışığında ürünü tasarlayan ve gerekirse alt yüklenicilerle iş birliği de yaparak gerekli parçaların üretimini gerçekleştiren bir firma haline geldi. Tüm bu süreçlerde, nihai montajı ve test faaliyetlerini kendi bünyesinde yürütme prensibinden şaşmadı. Tek kişi ile çıktığımız yolda bugün, çalışan sayımız 20’ye ulaştı. 6 kişilik küçük bir ekip olduğumuz 2013 yılında, parça üretiminin yanı sıra ürünleşmeyi de odağımıza aldık ve o günden beri de düzenli bir şekilde büyümemizi sürdürüyoruz. Bu büyüme, özellikle son 3 yılda daha da hızlandı ve cirosal anlamda %100’lük bir büyüme trendine girmiş olduk. Hatta imzaladığımız sözleşmelerle, henüz Şubat ayı itibariyle de 2019 için belirlediğimiz hedef cironun %70’lik kısmına ulaşmayı da garantiledik. İhracatımızın cirodaki payı ise %75 civarında.
Ürünleşme Vizyonu
MSI Dergisi: Diğer konulara tekrar geri geleceğiz; ancak bu noktada ürünleşme konusunu sormak istiyoruz. Bugün sektördeki pek çok firmanın da gündeminde olan ürünleşme süreci Menatek açısından nasıl gelişti?
Mehmet ÜNAL: Bu süreç, 2013 yılında, POYRAZ mühimmat ikmâl araçlarının fren sistemlerini yerlileştirmemizle başladı. O dönemde yurt dışından tedarik edilmekte olan fren sistemini önce araca uygun şekilde geliştirdik daha sonra üretimini yerlileştirdik. Bu sürece mühendislik kabiliyetlerimizi de dâhil ederek ürünle ilgili gereken tüm hesaplamaları kendimiz gerçekleştirdik. Bu proje sayesinde komple bir alt sistem üretimi esnasında hassasiyet gösterilmesi gereken konular ve problemlere karşı geliştirilecek yaklaşımlar hakkında paha biçilemez bir tecrübe edindik. Evet, hazır çizimler üzerinden üretim gerçekleştirebilmek de zor bir iş; ancak biz POYRAZ’ın fren sistemleri ile oyunu bambaşka bir noktaya taşıdık. Bununla birlikte, özgün ürün geliştirme konusundaki ilk adımlarımızı, esas olarak IDEF’17 fuarında attık. Bu fuarda, PATRIA firmasından, mevcut bir ürünü, daha iyi performans verecek şekilde yeniden tasarlayarak üretme konusunda bir talep aldık. Geçtiğimiz Kasım ayında da bunun tüm testlerini tamamladık. Üretim yöntemi olarak da Türkiye’de başka hiç kimsede olmayan; dünyada ise sadece birkaç firmanın kullandığı bir metot kullandık.
Söyleşinin devamı için
tıklayınız.